Department of Archaeology

Kilise Tepe Logo

III. Tabaka

plan of NW buildingKB Binası'nın Planı
Büyütmek için planı tıklayınız
Kilise Tepe höyüğü Göksu Vadisi'ne tepeden bakan doğal çakılkaya bir çıkıntı üzerindeki 13 metrelik yerleşim tabakasından oluşur. Buraya ilk defa Erken Tunç Devri'nde (M.Ö. erken 3.binyıl) yerleşilmiş edilmiş olup muhtemelen Geç Tunç Çağı'na (takriben M.Ö.1600-1200) dek aralıksız iskân edilmiştir. Bu dönemde höyüğün KB köşesinde III. Stratigrafik tabakamıza tarihlenen büyük odalara sahip bir bina vardı. Bu yapı ciddi bir kesinti olmadan hepsi "Hitit" seramikleriyle bağlantılı birbirini takip eden beş mimari safhadan (IIIa-e) geçmiştir.

2007-12'da bu binanın tabiatı hakkında kazılmış alan planını genişletmek ve tabakalı biyo-arkeolojik ve seramik materyal toplamak suretiyle daha büyük bir kesinliğe ulaşmaya çalıştık. Ayrıca, Boğazköy'deki Alman ekibin çalışmaları sonucu "Hitit" seramiklerinin tarihlendirilmesiyle ilgili yeniden ele alınan yaklaşımlar dolayısıyla bu binanın kesin kronolojisiyle ilgili herhangi bir kanıtın son derece faydalı olacağı da anlaşılmıştır.

Ivory stamp-sealBir yetkilinin fildişi mührü
Daha fazla görsel için resme tıklayınız
En iyi şekilde korunmuş olan ve güneydoğu duvarının dış tarafında taş döşeli açık bir alanın ortaya çıkarıldığı IIId safhasının sınırlarını kuzey, doğu ve güney olmak üzere üç yönde tanımlamak hususunda başarıya ulaştık. Bu yapı kompleksinin batı kısmı tepenin kuzeybatı tarafındaki erozyon sonucu kaybedilmiş olsa da Oda 33'de bulunan ve bir giderle bağlantılı olağandışı üçgen şekilli taş platform kaybedilen batı kısmın en önemli bölüm olduğuna işaret etmektedir. Durum bu değilse de merkezi bir ocak ve tekrar tekrar sıvanmış duvarlara sahip Oda 32 ana kabul odası gibi görünmekte olup bu odada bir yetkilinin mührünün (yüzdürme-flotation işlemi sonrası) şans eseri bulunması Hitit İmparatorluğu altında buranın yerel yönetim merkezi olduğu konusundaki şüphelerimizin güzel bir onaylayıcısı olmuştur.

Bu safhadan elde edilen seramikler Stel Binası'yla ilintilendirilen repertuvardan daha ziyade bazı malların yokluğu itibariyle farklıdır. Aralarında, özellikle ağzı içe dönük kaseler olmak üzere, bazı standartlaşmış alışılmış kap tipleri bulundursalar da yerel bir tür oluşturmaya kafi derecede farklıdırlar ve özellikle de Tarsus'un yüksek sayıda kalitesiz imal edilmiş (Tarsus ekibi tarafından yavan (drab) mal olarak adlandırılmış) kaselere sahip çok geç GTÇ repertuvarına benzememektedirler.

Libation arm fragmentKırmızı Parlak Çark Yapımı Mal
(Red Lustrous Wheel-Made Ware)
Bir Libasyon Kolu Parçası
Burada, Kıbrıs'taki bir üretim yerinden gelmiş olabilecek olup14. ile 13. yüzyıllarda geniş bir kullanım alanına dağılmış olan ve "Kırmızı Parlak Çark Yapımı Mal (Red Lustrous Wheel-Made Ware)" adıyla bilinen iyi derecede perdahlanmış kırmızı mal örnekleri, aralarında olağan olmayan içten ağızlı kaselerin de bulunduğu farklı kap formlarıyla mevcuttur: bu durum Kilise Tepe'nin merkezi platodaki Hitit çekirdek bölgesiyle Kıbrıs karşısındaki Akdeniz kıyı çizgisi arasındaki güney-kuzey yolu üzerindeki konumunun bir yansıması gibidir.

Çok faydalı olan bir keşif odalardan birindeki ocağın arkasında bulunmuş büyük bir hayvan kemiği grubuydu: bu Peter Popkin'in tanımıyla güçlü bir şekilde koyuna dayalı olan IIId safhası yemek alışkanlıklarını açık şekilde ortaya koydu.

IIIe safhasında kötü şekilde korunmuş bir yeniden inşa sonrası tüm alan II. tabakaya tarihli ve şimdi "Stel Binası" olarak bilinen daha doğudaki yapı için açık bir alan olarak hizmet etmek üzere düzlenmiştir.